Cüneyt Alphan

Tarih: 11.07.2024 08:02

11 Temmuz’u Sevemedim Be Anne!

Facebook Twitter Linked-in

Yaşadığın sürece “O” gün seninle hep yaşar, günler, aylar, yıllar içinde ne yaşarsan yaşa, “O” gün de seninle hep yaşar. 

Bazen en mutlu anında ya da kendini mutlu hissettiğinde bile “O” günü hatırladığında gözlerinden süzülen boncuk boncuk damlalar yanaklarına bir pınar gibi akar, dudaklarını ıslatır, damlalar diline bir ok gibi saplanır, çocuk gibi ağlarsın hüngür hüngür…

Kahkahalarına da eşlik eder “O” günün acı anıları…

“O” gün senin için bir yıldönümü olmuştur artık. 

Ve “O” gün hayatının bir parçası olmuştur.

Her yattığında yastığının başucunda görürsün “O” günü. 

Yıldönümü geldiğinde yaşadığın bütün hayatın karelerini an be an hatırlarsın, hatıralar da bir kılıcın kını gibidir, kılıcı kınından çıkardığın zaman da ya seni yüreğinden vurur ya da karşındakini, genelde de hep seni vurur hatıralar, sersemlersin, düşer bayılırsın, çığlığını kimse duymaz, gözyaşlarını da duvarlardan başkası göremez…

Zordur “O” gün…

Ve “O” günüm 11 Temmuz 2009’dur anne!

Yaşadığım elli yıllık hayatımın en zor günüydü “O” gün…

Yaşaman için verdiğim amansız savaşın yenilgi günüydü.

Yenildim, mağlup oldum, kimse ayıplamasın anne…

Sabah 09.05’e geçe sen toprakla abdest alarak, beyaz fistanınla meleklerin kanatlarında o çok sevdiğin Rabbine kavuştun.

Sen sevdiğine kavuştun ben öksüz kaldım.

Hani hep diyordun ya;

“Öksüzlerin şansı olsaydı, annesiz-babasız büyümezlerdi” diye. 

İşte sen de beni öksüz bıraktın anne…

“Yetimler ağlarsa yeryüzü de ağlar, ama öksüzler ağlarsa yeryüzü ve gökyüzü de ağlar” diyordun.

Ama anne sensiz ağlarken ne gökyüzü gördü ne de yeryüzü…

Duvarın dibinde ağlayan bir çocuk gibiydim. 

Senden sonra ben bu hayatı hiç sevemedim, hayat da beni hiç sevmedi zaten. 

Senden sonra tutunamadım hayata. 

Yuva kuramadım…

Acemice yaşadığım bu hayatta sensiz başarılı da olamadım. 

Evrenin boşluğunda yaşayan, hiçbir yere yaslanamayan bir hayatı yaşıyorum. 

Olmadı be anne…

Senden özür diliyorum, sana bir oğul tadında bir hayatı yaşatamadığım için. 

Yoksul hayattan kurtarıp mutlu olacağın bir yaşamı yaşatamadığın için bağışla anne…

Oysa ki, sen toprakla abdest alıp beni öksüz bırakmadan önce ne çok hayaller kurmuştuk beraber. 

Ah anne, sen nasıl bir melektin öyle, hiç anlamadım. 

Saflığın, dürüstlüğün, mertliğin, misafirperverliğin, sahip olduğun muhteşem ve Allah’a olan sarsılmaz imanını kelimelerle anlatamam. 

Ah anne! 

Sen yaşlılık maaşıyla benden habersiz üç defa yüzük aldın, gelin istiyordun…

Sana gelin getiremediğim ve rahat ettiremediğim için kendime çok kızıyorum anne. 

Beceriksizliğimi de bağışla anne…

Hıyarlık yaparak her yüzük aldığın da; “bak bir daha yüzük almam, son kez alıyorum, gidip isteyeceğiz o kızı” diyor, ben de her defasında “he tamam” diyor kandırıyordum seni.

Üç yüzüğünü de bozmuştum.

Yemiştim yüzüklerini…

Bu anılar aklıma gelince çılgınca gülerken, gülmenin ardından, boğazım düğüm düğüm olup yutkunuyor, gözyaşlarıma hâkim olamıyorum anne…

Biliyor musun anne, bu hayatta en zor şeylerden birisi nedir, hani bayramlarda elini öpecek, kucaklayıp sarılacak bir annenin olmayışıdır.

O yüzden bayramları da sevmiyorum, telefonu kapatıp yatıyorum anne…

Acını ve mutluluğunu paylaşacak bir annenin olmayışı ne kadar acıdır anlatamam…

Bazen kendimi unutuyorum, ‘dur annemi arayayım’ diyor elime telefonu alıyorum. 

“İyi ama annem yok ki…” deyip telefonu yürek sızısıyla gerisin geri cebine koyuyorum. 

Eğer bu hayatta annen yoksa sadece yaşayan bir ölü, zaman kiralayan bir tüccar gibisin anne. 

Menzile varmak için kronometreyi sayan bir kervan gibisin anne. 

Şimdi diyeceksin ki, “sen gözü bağlı nankör kedi gibisin, her hafta rüyana gelmiyor, ziyaret etmiyor muyum seni?” diye. 

Geliyorsun annem…

Zaten beni hayata bağlayan, ayakta tutan tek dayanağım da senin gelişlerindir. 

Sen gelmeseydin inan bana ben senin yanına gelirdim…

Benim beceriksizliğimi görüp öte tarafta da benim için yoğun faaliyet yaptığını da biliyorum. 

Ah annem, gittin, yine de benden kurtulamadın. 

Ana yüreği işte…

Birbirimize doyacak kadar bu hayatın uzun olmadığını da biliyorum. 

Güzel annem; 

O yüzden sana hoşça kal demiyorum, bilâkis görüşmek üzere


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —