Emekli Meclisleri Sendikası, ‘’Toplumsal Yozlaşma ve Çözüm Yolları’’ konusundan sonra şimdi de ‘’Siyasi Yozlaşma ve Çözüm Yolları’’ konusunu irdeledi.
-SİYASALYOZLAŞMA VE ÇÖZÜM YOLLARI…
EMS EŞ SÖZCÜSÜ GÜR: ‘’TÜRKİYE’DE ÇÜRÜMENİN EN BELİRGİN ŞEKLİ,
MİLLİ GELİRDEKİ DAĞILIMINDAKİ DENGESİZLİKTİR’’
-‘’BELİRGİNSİZLİĞİN VE UMUDUN ÇÜRÜMÜŞ OLMASI İNSANLARDA
HEM PSİKOLOJİK HEM DE FİZİKSEL DERİN YARALAR AÇIYOR.’’
-‘’ÇÖZÜM, PİRAMİT TÜRÜ DİKEY ÖRGÜTLENME YERİNE DOĞRUDAN
DEMOKRASİYİ SAVUNAN, YATAY ÖRGÜTLENMEYİ GERÇEKLEŞTİREN,
MECLİS ÖRGÜTLENMESİNİ HAYATA GEÇİRMEKTİR’’
Emekli Meclisleri Sendikası, ‘’Toplumsal Yozlaşma ve Çözüm Yolları’’ konusundan sonra şimdi de ‘’Siyasi Yozlaşma ve Çözüm Yolları’’ konusunu irdeledi.
Toplumsal faydadan, liyakatten, şeffaflıktan uzak, hukuk işletilmeyen, adil olmayan, denetim mekanizması işlemeyen temsili demokrasinin bir hastalığı olan ‘’Siyasal Yozlaşma ve Çözüm Yolları’’ konusunu Emekli Meclisleri sendikası Eş Sözcüsü Ali Ersin Gür anlattı.
EMS Eğitim Sekreteryasınca düzenlenen Online Eğitim Toplantısında konuşan Ali Ersin Gür, Türkiye nüfusunun yüzde 10’nu temsil eden grubun, ülke gelirinin yüzde 85’ine el koyduğunu ileri sürdü.
Bunun ciddi bir çürümeye, yozlaşmaya neden olduğunu anlatan Gür, şöyle devam etti:
‘’Adil olan, toplumun tüm bireylerinin, kendisine yetecek kadar bir gelire sahip olması gerekir. Toplumun en zengin kesimi ile en fakiri, en yoksulu arasında makas ne kadar daralırsa orada sistemin daha sağlıklı olduğunu bahsedebiliriz. Ama Türkiye’ye baktığımızda çürümenin en belirgin şekli, milli gelirdeki dağılımındaki dengesizlik. Yine başka bir çürüme vergi politikalarındaki yozlaşma. Adil olan nedir. Çok fazla geliri olandan alıp, yoksul kesimi süspanse etmek ya da sosyal politikalar üzerinden destek çıkmak. Ama Türkiye’de işin tam tersi oluyor. Yoksuldan alınıp zengine veriliyor. Milyarlarca dolarlık ihaleler verilen ülkenin en zengin birtakım şirketlerin vergilerden muaf tutulduğunu, ama bunun yanında çalışan insanların maaşlarının yıl sonuna doğru yüzde 40’na varan oranlarla vergi konularak kesildiğini hepimiz biliyoruz.
Bir başka çürüme ise adalet sisteminde. Bugün sokağa çıkın araştırın, insanların yargıya güveni kalmamış. Son birkaç gün yaşananlara bakılsın, Narin olayına bir bakın ya da bir polisi öldüren26 suçtan sabıkası olan19 yaşındaki bir çocuğun aramızda dolaşıyor olması, Bir devlet asla çizdiği hukuk kurallarının dışına çıkmaması lazım. Bir katilin alınıp cezalandırılması gerekiyor ama, 26 suç kaydı olan bu kişinin mutlaka kontrol atında tutulması gerekiyordu. Buraya kadar tamam. Cezalandırılması gerekiyorsa cezalandırması gerekiyordu, tedavi edilmesi gerekiyorsa tedavi edilmesi gerekiyordu. Ama burada devletin de işlediği bir başka hukuksuzluk, bir başka işkence örneği var. Bu kişinin alındıktan sonrası çıplak olarak üzerine çöp poşet geçirilip, hayvan aracına konup götürülmesi, en az o cani kadar yanlış bir uygulamadır. Bu da hukuksal alanda başka bir çürümedir.’’
Çürüme ile ilgili örneklerin çoğaltılabileceğini vurgulayan Gür, şöyle devam etti:
‘’Aydınlar ve demokratlar, barış isteyen hakkında ‘’Size kanınızla banyo yaptıracağız’’ diyen çete reisinin, bir mafya liderinin hakkındaki suç duyurularına rağmen kimsenin ortaya çıkıp da bir şey söylememesi siyasal çürümenin ta kendisidir’’ dedi.
Ali Ersin Gür, konuşmasında eğitimdeki çürümeye de örnekler verdi. Gür, şunları kaydetti:
‘’Bu ülkede eğitim o kadar çok kalitesizleştirildi ki fırsat eşitliği diye bir şey kalmadı. Böyle devam ederse, köylü çocuklarının, emekli ve emekçi çocuklarının, asgari ücretle çalışanlarının çocuklarının okuma şansı yok. Bu demektir ki toplumun büyük bir kesimi yoksullaştırılmıştır. Bu kesimin çocuklarının okuma şansı kalmamıştır. Oysa ki Anayasa’da Türkiye’nin bir sosyal hukuk devleti olduğu söylenir, ilköğretimin parasız olduğu söylenir, ama ne yazık ki öyle değil. Bunu yaşayarak hepimiz biliyoruz.
Yine yandaş kayırma, ötekileştirme, liyakatsız kadroların alımı, azınlıkların ötekileştirilmesi. Etnik kökenin ötekileştirilmesi. İktidar bloğu, birtakım insanlar kayrılırken, öteki tarafta kendinde olmayan muhalifleri ötekileştirmesi. İmamoğlu’nun bir suçtan kendisine 2 yıl 6 aydan fazla ceza verilmesi, aynı suçu işleyen bir başka kişiye ise bir ay ceza verilmesi. Bu da paraya dönüştürüldü, hükmün açıklanması geri bırakılması... Birilerine kayrılırken, birileri aynı suçtan dolayı faklı cezalar çıkması.. Başörtüsüz öğrencilerin okula alınmayacağı yönünde açıklamalar vardı. Hatta çocuğunun başını örtmeden okula gönderen velinin de okul bahçesine alınmayacağı şeklinde bir açıklamanın üzerine yapılan suç duyurusunun, Cumhuriyet Savcılığınca bunun bir düşünce özgürlüğü olarak değerlendirip dava açmaya bile gerek görmeyip, takipsizlik vermesi…Bunları çoğaltabiliriz.’’
POİTİKACILARIN SEÇİM DÖNEMİNDEKİ SÖZLERİ
Politikacıların, seçim dönemlerde verilen sözlerin tutulmamasını da eleştiren Gür, sözlerini şöyle tamamladı.
‘’Genel seçimler öncesinde işe girişlerde mülakat kaldırılacaktı. Bu konuda bir partinin genel başkanı defalarca söz vermişti. Ama seçimi aldıktan sonra bu sözler unutuldu. Bugün de aynı şekilde mülakat uygulamaları devam ediyor. İstikrarsızlıklar ve belirsizlikler bugün hala devam ediyor. Sokakta kime sorsanız geleceğine dair hiç umudu yok. Bu yüzden de çoğu insan ‘Ülke gittikçe kötüye gidiyor’’ diyor. Bu belirgin sizlik ve geleceğe umudun çürümüş olması insanlarda hem psikolojik hem de fiziksel etkilerini görerek yaşıyoruz. Bir başka çürüme. Ülkenin parti devletine dönüşmesi. Otoriter ve totoriter rejimlerde özgürlükler kısıtlanır, ülke çoğunlukla dikkat edin ya bir diktatör tarafından ya bir askeri cunta tarafından yönetilir ya da oligarşik üç-beş kişilik ekip tarafından yönetilir. Ya bir parti ya da o partinin tepesindeki kişi tarafından yönetilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, anayasada sosyal hukuk devleti olarak yer almasına rağmen, benim değerlendirmeme göre bir parti devletine dönüşmüş, bu partinin başındaki tek kişi, güçler ayrılığına son vermiş durumda. Dördüncü güç olarak basını da yanına alarak dört kuvvet üzerinde tek başına söz sahibi olması bir başka çürümedir. Zayıfların ezilmesi, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri ve yaşlıların durumu…
Total politikanın bütünselliği içinde bu çürümeler devam ediyor. Ülkede bir korku toplumu yaratma, tek tipleştirme devam ediyor. Bir başka çürüme, içerideki ve dışarıdaki politikaların istikrarsızlığı.. Örneğin kardeşim Esad’dan, düşman Esad’a.. Bugün yeniden birilerini devreye sokarak Esad ile görüşmeye çalışılması…Katil Sisi denilen kişiyi Türkiye’de ağırlanması… İç ve dış politikada yutacağınız kelimeleri kurmamak gerekiyor. İç politika da Devlet Bahçeli’nin Erdoğan hakkında söylemleri ve şimdi kol kola yürümeleri… Bu ülkede 17.500 faili meçhul cinayetlerin varlığı başka türlü açıklanamaz. Bu ülke, kendi geçmişi ile hesaplaşmadan, doğru dürüst bir geleceği kurması çok zor.’’
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
’’Çözüm, piramit türü dikey örgütlenme yerine doğrudan demokrasiyi savunan, yatay örgütlenmeyi gerçekleştiren, meclis örgütlenmesini koyduğumuz zaman bu sorunları çözme imkânımız olur. Herkesin üretime imkanları dahilde katıldığı ve sadece ihtiyacı kadarını alıp tüketebildiği bir ekonomik model en ideal modeldir. Fakat bugünkü koşullarda bunu ygulamak güçler dengesidir. Bir toplumsal yapı oluşturmak lazım. Biz Emekli Meclisleri Sendikası olarak milli gelirin adil bir şekilde dağıtılmasını savunuyoruz. Bunu uygulamaya koyduğunuzda en zengin kesim ile, en fakir kesim arasındaki makas daralmış, ortadan kalkmış olacaktır. Bu beraberinde yeni bir yaşam biçimini getirecektir. Kimse kimseye sürü muamelesi yapmayacak, başına da çoban aramayacaktır. Ülkenin bütün kararlarının halk tarafından alınması. Bütçenin oluşturulmasından tutun da dış politikaya kadar halk meclislerinin ülke genelinde örgütlenip ülke politikalarını kendilerinin belirlemeleri ve toplanan bütçenin de harcanmasında bu meclisler üzerinden ülkenin öncelikleri belirlenerek kullanılması bütün sorunları çözecektir. Biz kendi kapımızın önünü temizlemeye çalışıyoruz. Kapitalizm alternatifsiz değildir. Bunun alternatifi vardır Biz de kendi alternatifimizi yaratmaya çalışıyoruz. ‘’
Konuşmanın sonunda, çeşitli görüşlerle katkıda bulunan katılımcıların sorularına yanıt verildi.