Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi Sena Düzgün’ün intiharıyla ilgili yürütülen soruşturmada çarpıcı bir tanık ifadesi ortaya çıktı. Yaklaşık yedi yıldır Sena Düzgün’ü tanıdığını belirten yakın arkadaşı, genç kadının aile yaşantısından özel ilişkilerine kadar pek çok konuda dikkat çeken bilgiler verdi.
Tanık ifadesinde, Düzgün’ün uzun zamandır ailesiyle duygusal bir kopukluk yaşadığını belirtti. 2025 yılı Şubat ayında gerçekleşen bir görüşmelerinde Sena Düzgün’ün kendisine, “Küçüklüğümden beri ailemden sevgi görmedim” dediğini anlattı. Tanığa göre, Düzgün bu konuyu daha önce de sık sık dile getirmişti.
Tanık, 2024’ün sonbahar aylarında Sena Düzgün ile yaptığı bir görüşmede, onun hayatında yeni biri olduğunu öğrendiğini aktardı. “Ahmet” isimli bu kişinin üniversitede görevli bir akademisyen olduğunu söyleyen Düzgün, ilişkilerine büyük anlam yüklediğini ve ona büyük bir güven duyduğunu ifade etmiş. Tanığın beyanına göre Sena, o görüşmede şu cümleyi kurmuştu:
“Ahmet’ten yana bir hayal kırıklığı yaşarsam, canıma kıyarım.”
İfadeye göre, Düzgün bu ilişkide zamanla rahatsız edici durumlar yaşamıştı. Ahmet’in kendisiyle sürekli tenha yerlerde görüşmek istediğini söyleyen genç kadın, bu buluşmaların genellikle Ahmet’in arabasında ya da evinde gerçekleştiğini belirtmiş. Üniversite yerleşkesinden uzak tutulan bu buluşmaların sağlıklı olmadığını düşünen tanık, Sena’yı bu konuda uyardığını dile getirdi.
Tanığın anlatımına göre, bir konuşmaları sırasında Sena, Ahmet’e "Beni biriyle görüyorlar" dediğinde Ahmet sert bir tepki göstermişti. Bu olay üzerine tanık, Sena’ya bu ilişkiyi sonlandırması gerektiğini söylemiş.
Tanık, Sena ile Ahmet arasında geçen mesajlaşmaların ve arama kayıtlarının ekran görüntülerini de savcılığa sunduğunu belirtti. Bu belgelerde taraflar arasındaki ilişkinin duygusal boyutları ve gergin anları detaylı biçimde yer alıyor.
28 Mayıs 2025 gecesi yaşanan olayda, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Sena Düzgün, gece saatlerinde evine dönmedi. Ailesinin sabah saatlerinde kayıp başvurusunda bulunmasının ardından başlatılan aramalar sonucunda, genç kadının cansız bedeni Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Hastanesi’nin arka bahçesinde, bir ağaca asılı halde bulundu.
Sena Düzgün’e ait olduğu öne sürülen el yazısı bir mektup da sosyal medyada gündem oldu. Mektupta şu satırlara yer verildi:
“Seni çok sevdim. Ama senin sevgin bana yetmedi. Sana rağmen ben, seni sevmekten hiç vazgeçmedim.”
Bir başka belgede ise not defterine şu cümleyi yazdığı görülüyor:
“Her şey bitti. Artık ne senin suçun var ne de benim. Elveda.”
Olay sonrası Dicle Üniversitesi Rektörlüğü 2 Haziran 2025’te resmi bir açıklama yaptı. Açıklamada, adı geçen akademisyen Ahmet Pekaydın hakkında adli ve idari süreçlerin başlatıldığı ve Pekaydın’ın görevinden uzaklaştırıldığı duyuruldu. Üniversite, sürecin Emniyet ve Savcılık ile koordineli ve şeffaf biçimde yürütüldüğünü belirtti.
Soruşturmanın merkezine yerleşen Ahmet Pekaydın, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini aynı üniversitede tamamlayan Pekaydın, İslam felsefesi alanında, özellikle İbn Sînâ’nın bilgi anlayışı üzerine akademik çalışmalar yürütüyor.