Bir ülkede, hayvancılık, tarım, katma değerli ticari üretim yoksa, ihracat yerine ithalat ağırlıklı bir yapı mevcutsa, aşırı tüketim, tasarruftan uzak, savurganlıklar mevcutsa, tuz kokmaya, süreçte ülke yangın yerine dönmeye başlar. Kısaca son 2 haftaya bakalım, akaryakıt, zorunlu temel gıda, tüketim, temizlik maddelerine çok ciddi fiyat artışları geldi, gelmeye devam ediyor. Ayrıca ÖTV, MTV, vb. gibi bir çok alanda katlamalı vergiler yürürlüğe girdi. Bu arada emeklilere yapılan %25 lik artış, kök maaşa yansıtıldığı için 9 milyon civarı emeklinin arttı gibi gözüken maaşları artmadı eski rakamlar da 7.500 Tl olarak kaldı. Kiralar 3-4 katı artarken, zorunlu tüketim fiyatları 3’ye 4’e katlanırken vay emeklilerin haline.
Umutlar Ocak ayına kaldı, o zamana kadar yaşanabilirse tabiî ki… Burada da bir önceki seçimde yapıldığı gibi seçim şekeri gibi seyyanen verilen göstermelik artış, Temmuz artışıyla kök maaşların artmadığını yaşayarak gördüler. Ocak 2024 te de aynı filmi tekrar görebiliriz. Nitekim memurlar bu olayı Ocak ayında yaşayacaklar. Böyle giderse eğer, önümüzdeki yıl işsizlerin, emeklilerin bir çoğu evsiz, aç, sokaklarda yaşamaya başlayacaklar, Açlıktan, bakımsızlıktan, hastalıklardan perişan hale gelecekler. Toplumsal olarak ta tatsız bir çok olaylar yaşanabilecektir. Hırsızlıklar, soygunlar, cinayetler de ciddi artışlar söz konusu olabilir. Umarım bir an önce gerçekçi çözümlerle bunları yaşamak zorunda kalmayız. 25 Temmuz da meclis acilen toplantıya çağrıldı. Burada artan zamlar ve emeklilerle ilgili görüşmeler yapılacaktı. Katılan iktidar milletvekilleri tarafından red edildi.
Emeklinin aldığı maaşın ortalama 20 katı milletvekili maaşıyla ( kimisi emekli, 2. maaşları hariç) tatile çıktılar. Halk, ülke, emekliler umurlarında değil. Ormanlarımız yanıyor, bir tarafta Muğla Akbelen İkizköy de 2 yıldır ağaçların kesilmesine karşın yapılan prestolara rağmen maden sahasının genişletilmesi adına ağaçlar kesilmeye devam ediyor. 0.8 lik enerji katkısı olacak yatırıma değer mi sizce, Gelişen teknolojilerle hele ülkemizde en çok güneşin fayda sağladığı, maliyeti düşük, doğaya zarar vermeyen, güneş, rüzgar, vb. gibi enerji üretim seçenekleri varken doğayı katletmek akıl işi değil.
İşsizlik artarken, çalışma alanlarında memnuniyetsizlikler, protestolar, grevler Tedaş’ta yaşanan olaylar gibi. Ülkemizdeki ciddi sayılara ulaşan ülkemizin demografik yapısını değiştirecek sayılara ulaşan göçmenler sorunu, Eğitimde çok ciddi verim düşüklüklerin yaşanması, Sınavlarda doğru yanıt verme oranı her yıl düşmekte olması ciddi bir eğitim de kalite düşüklüğü vb. Bizler olaylara tek tek bakarken olayın bütününü resmin tamamını göremiyoruz. Birbirimize düşerek, siyasi, dini, ırksal, dilsel anlamda parçalanırken, her olumsuzluk ayırım yapmadan hepimizi aynı oran da etkilemektedir.Gelen zamlar, vergiler, orman yangınları, alım gücü problemleri vb. ayırım gözetmeksizin herkese zarar veriyor. Bu arada ortalık yangın yerine dönerken, ciddi sıkıntılar yaşanırken sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına, sendikalara, siyasi partilere, derneklere baktığımızda ciddi bir çözüm önerileri olmadığı gibi oluşan belli tepkilere karşı geçiştirici, oyalayıcı söylemlerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Kendi iç kavgalarını, koltuklarını korumakla meşguller.
Ülke, çalışanlar, emekliler, yangınlar, üretimsizlik onları pek ilgilendirmiyor. Peki bizler ne yapmalıyız; hangi oluşum içindeysek kendi mesleki gruplarımız içinde örgütlenerek bir araya gelip ciddi bilinçli topluluklar oluşturmalıyız. Mevcut oluşumların hepsi temsili demokrasi adı altın da kurum başkanları, parti başkanları, dernek başkanları mevcut. Bunların bir çoğu yerini, koltuğunu, koltuğun verdiği kariyeri kaybetmeme adına neredeyse ölene kadar koltuklarına yapışıp kalmaktalar. Bu anlayışların kırılması ve yıkılması gerekmektedir. Günün koşullarına göre hızlı kararlar alabilen, esnek davranabilen, gelişmeleri doğru tahlil edebilen yatay örgütlenmeler ve tam demokrasi anlayışıyla örgütlenmelidir. Bu yapılanmalarda tüm kararlar tabandan alınarak gönüllü yürütücülerle yapılmakta, bir kerelik kısa 2 yıllık gibi kısa süreli görev alabilmekte, sonrasında aktif bir başka gönüllüler işi tabanın aldığı kararlara göre yürütmektedir. Bu tür örgütlenmeler kalıcılığı, koltuk sevdasını, menfaatçiliği ortadan kaldırdığı gibi tüm ülkenin yararına açık, net, şeffaf bir anlayış hakim olmaktadır.
Emekliler Türkiye Meclisi de (ETM) tam da bunu yapmak istiyor. https://www.facebook.com/groups/1560191121027491/linkini tıklayarak takip edebilirsiniz. Bunlara da hayır diyorsak, 65 yaş üstüne ücretsiz belediye araçlarından faydalanma hakkının paralıya çevrilmesi önerisi dillendirilirken Devlete daha fazla yük olmadan, aile bireylerini üzmeden, açlık içinde kıvranmaktan, sokaklarda sürünmekten se, çözümse eğer, özel izinle tüm emekliler ötenazi hakkını kullansın, tuz kokmasın, ülke yangın yerine dönmesin.
29-Temmuz-2023 Erol PEÇENEK