Her örgütlülüğün bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, bir ihtiyaca cevap vermeyen örgütlülüğün zorlama bir çaba olacağını ve başarı şansı olmayacağını daha önce de yazmıştım.
Demem o ki eğer bir alanda boşluk ve ihtiyaç yoksa o alanda dişe dokunur bir örgütlülük oluşturmak mümkün değildir. Günümüzde emekliler alanı oldukça hareketli bir görünüm sergilemektedir. Maddi yaşam koşullarının da dayatmasıyla emeklilerin örgütlenmesi bir zorunluluk halini aldı. Alan örgütlenmesine dair sendika, parti ve dernek formatları tartışılmaya devam ediliyor. Görünen o ki kapsayıcı bir örgütlenme oluşturuluncaya kadar da bu tartışmalar canlılığını koruyacak.
Emekliler Türkiye Meclisi, ilk günden beri FİİLİ VE MEŞRU SENDİKACILIĞI savunarak ETKİN, YAYGIN, KİTLESEL VE GÜÇLÜ bir sendikal hareket oluşturma yolunda ilerliyor. Ülkemizdeki dernek, sendika ve partilerin her geçen gün kan kaybettiği günümüzde, ETM’nin kurulduğu günden beri sürekli büyüme trendini sürdürmüş olması umut yaratıyor. Şu anda sivil inisiyatif statüsündeki sendikal hareket girişimi, 1 Aralık’ta sendikalaşmak için son çalışmalarını tamamlıyor.
Zaman zaman bazı emekli arkadaşlardan gelen; “sendika değil dernek veya parti kuralım” önerilerini doğru bulmuyoruz. Ülkede 1970’li yıllardan beri faaliyet gösteren ve 1 milyon üyesi olduğu söylenen Türkiye Emekliler Derneği’nin bir varlık gösteremediği düşünüldüğünde “dernekleşmenin” iyi ve doğru bir fikir olmadığını kanıtlamaktadır.
“Emekliler partisi kurma” fikrinin de iyi bir düşünce olmadığı kanaatindeyiz. Ülkede 130 kadar parti varken yeni bir partiye ihtiyaç olduğunu düşünmüyoruz. Hele ki bu partilerin tamamının hiyerarşik dikey örgütlenmeyi savunup uygulayan partiler olduğu düşünüldüğünde, birbirinin aynadaki görümünde olan bu yapılara yeni bir benzer partinin katılması ne ülke ve ne de emeklilerin sorunlarını çözemez. Bir grup emeklinin parti kurma faaliyetinin hüsranla sonuçlandığını görmek çok uzun sürmeyecektir.
Emekliler Türkiye Meclisi, bugüne kadar geliştirdiği teorik ve pratik birikimi ile sendikalaşma yolundaki çabalarını sürdürürken, önüne dikilecek tüm fiili ve yargısal bariyerleri aşma azmi ve kararlılığına sahip bir meşru örgütlenmedir. Bizi onaylayacak ya da engelleyecek tek güç kamu vicdanıdır. Dolayısıyla tüm fiili ve yargısal engelleri kamuoyu desteğiyle aşabileceğimizi düşünüyoruz. Şayet hareketin sendikalaşması “yargı sopasıyla” engellenirse o zaman mutlaka alternatif çözüm yolları ve farklı seçenekler yaratılmalıyız. Bana göre bu seçeneklerden biri, PARLAMENTO VE SEÇİM ENDEKSLİ OLMAYAN, İÇ İLİŞKİLERİNDE DOĞRUDAN DEMOKRASİ VE DOĞRUDAN DEMOKRATİK KATILIMI SAVUNUP UYGULAYACAK BİR PARTİ FORMATI OLABİLİR.
Bizler, siyasal iktidarın el değiştirmesiyle Türkiye sorunlarının çözüleceğine inanmıyoruz. Birbirinin benzeri olan bu partilerden hangisi veya hangileri iktidarı ele geçirirse geçirsin, halkın ve emeklilerin kronikleşmiş sorunlarına kalıcı çözüm üretme kapasitesine sahip değiller. Tek çözüm; NİTELİKLİ BİR ÖRGÜTLÜ TOPLUM YARATMAKTAN geçiyor. Emekliler Türkiye Meclisi, 16.2 milyon emekliyi örgütlemeyi hedeflemektedir ki bu kitle toplumun %20’sini oluşturmaktadır. Bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini bizler de biliyoruz ancak ülkenin bir çok yerinde daha şimdiden “emekli meclislerinin” oluşmaya başlaması, umudumuzu büyütmektedir.
Bize göre Türkiye’nin asıl sorunu “örgütsüz bir toplum olması” ve var olan örgütlerin de hiyerarşik, dikey ve tabandan /halktan kopuk cılız örgütlenmeler olmasıdır. Uzun vadede yaşamın her alanında demokratik dönüşümü ve demokratik yaşam alanları kurmayı sağlayacak kapsayıcı bir sosyo politik oluşum için çaba sarf ederken, orta vadede EMEKLİLERİN FİİLİ VE MEŞRU SENDİKACILIK anlayışı ile örgütlenmesini sağlamak zorunlu bir görev olarak kendisini dayatıyor. Gelecek nesillere ve insanlığa borcumuz var: MUTLAKA BAŞARACAĞIZ!
Memnune KARDAŞ