Diyarbakır, genç bir üniversite öğrencisinin hayatına son vermesiyle derin bir üzüntü yaşıyor. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2. sınıf öğrencisi ve aynı zamanda sosyal medya içerik üreticisi olan 21 yaşındaki Sena Düzgün, 27 Mayıs Salı akşamı intihar ederek yaşamına son verdi. Genç kızın ölüm haberi, ailesi, arkadaşları ve onu sosyal medyada takip eden geniş bir kitleyi yasa boğdu.
İntihardan önce Sena’nın, pazar günü üniversite köprüsü civarında dramatik bir girişimde bulunduğu ortaya çıktı. İddialara göre, kurs hocasına bıraktığı bir mektupta niyetini açıkça dile getirdi ve konum bilgisini paylaşarak, “Cenazemi alın” notunu yazdı. Dicle Nehri’ne atlamaya çalışan Sena’nın, çevredeki yurttaşlar tarafından fark edilerek kurtarıldığı, ardından yurda götürülerek geceyi gözetim altında geçirdiği öğrenildi.
Ancak bu geçici müdahale genç kızın kararlılığını değiştirmedi. Pazartesi sabahı sınav bahanesiyle yurttan ayrıldıktan sonra kendisine bir daha ulaşılamadı. Ailesinin endişesi ve yapılan aramalar sonucunda, ertesi gün Sena Düzgün’ün cansız bedeni Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesi yakınlarında bir ağaca asılı halde bulundu.
Sena'nın, hayatına son vermeden önce bir mektup bıraktığı ve ölüm anını kayda aldığı iddia edildi. Sosyal medya profiline yazdığı “26.05.2025 - Sağlıksız bir birey. Bir ölünün hatıra defteri” notu, iç dünyasında yaşadığı çalkantıyı ve vedasını simgeleyen bir iz olarak geride kaldı.
Sena’nın daha önce iki kez intihar girişiminde bulunduğu ve olayın yaşandığı alandaki ağaca sık sık gittiği ileri sürüldü. Ailesinin boşanmış olması ve geçmişte yaşanan bazı psikolojik zorluklar, genç kızın yalnızlığına işaret eden detaylar arasında.
Üniversite yönetimi henüz resmi bir açıklama yapmazken, Dicle Üniversitesi öğrencileri ve kent halkı derin bir yas içinde. Sosyal medyada genç kıza yönelik anma mesajları paylaşılırken, birçok kişi gençlerin ruh sağlığına yönelik destek mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekti.
Sena Düzgün’ün ölümü sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir çağrıdır. Gençlerin duygusal dayanıklılığını güçlendirecek destek sistemlerinin eksikliği, bu tür vakalarda tekrar tekrar gözler önüne seriliyor. Diyarbakır’da yaşanan bu acı olay, bir kez daha “Daha fazla geç kalmadan, gençlerin sesi duyulmalı” çağrısını gündeme taşıyor.