Tarih: 22.10.2022 12:36

Cumhurbaşkanına açık mektup !

Facebook Twitter Linked-in

 Sn. Cumhurbaşkanına Açık Mektup

 Diyarbakır Gezisi…

 Sayın Cumhurbaşkanım;

 Zat-ı Devletleriniz, bugün memleketim Diyarbakır’a gidiyorlar. Memleketimin ahvalını çok kısaca bir mektupla arz etmek istedim. Bu mektubun size iletilmeyeceğini biliyorum, eskiden iletilebiliyordu çünkü eskiden iletişim başkanlığı yoktu. İletişim Başkanlığı kurulduğundan beri Zat-i Devletlerinizle iletişimimiz (vatandaşlar olarak) tamamen kesilmiştir.

 Zira CİMER’in seçeneklerinde direk Cumhurbaşkanına havale edecek “buton” yok, sadece Cumhurbaşkanlığına bağlı bakanlıklar var. Milletvekilleri, bakanlara ulaşmaktan muzdaripken biz vatandaşların ulaşma şansı yüzde sıfırdır. Sanki İletişim Başkanlığı, zat-ı alinizle vatandaşlar arasında çelikten duvar, demirden kapı örmüştür.

 Peki, neden bu mektubu yazıyorum? Diye sorarsanız. Anadolu’da amiyane tabirle, “kuş taşa değerse” düşüncesiyle, gerçi bendeki bu şansla ancak” taş kuşa değerse” olur.

Eskiden Diyarbakır’a Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar gelmeden önce, gelecekleriyle ilgili haberler medyada çıktığında, halkı heyecan sarar, acaba Kürt sorununun çözümü, hiç bitmeyen işsizlik, yoksulluk ve açlıkla ilgili ne söyleyecek, ne vaatler verilecek diye merak ediliyordu.

Gazeteciler, yazarlar, manşet ve köşelerinde “Cumhurbaşkanına Açık Mektup” diye mektuplar yazar, kimi sorunları dile getirir kimi de methiyeler düzerdi. Size mektup yazdığım şu saate kadar Diyarbakır medyasında zat-i alinize mektup yazana rastlamadım. Umudum pek yoksa da belki Pazar günü yazanlar olur.

Ama şunu söylemeliyim ki; başta valiliğin, partinizin il, ilçe teşkilatlarının, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının yoğun mesaj, mesailerine, zat-i alinizin “Diyarbakır aşığı” afişleri asılmasına rağmen ziyaretiniz halkta bir heyecan yaratmadı.

Efendim; bunun sebeplerine ve Diyarbakır ziyaretinize gelirsek;

2002 Kasım seçimlerinde Diyarbakır halkı size beklenmedik şekilde desteklerini sundular. Çünkü başta Diyarbakır ve bölgede işlenen ağır insan hakları ihlallerini sona erdireceğinize, Kürt meselesini çözeceğinize, AB’ye girmeye kararlı olduğunuza, bu ülkede toplumsal barışın bir toplumsal adaletle çözeceğinize olan inancı tamdı.

Benim de inancım tamdı…

-Ki, Kürt siyasetinin önemli simalarından olan Sn. Leyla Zana; “Kürt sorunu ancak Sn. Erdoğan çözebilir” diyerek bu beklentiyi yüksek bir sesle dile getirmiştir.

Ülkenin hem Doğu ve hem de Batı yakası, artık dağlardan çocuklarının cenazeleri değil, buram buram kokan menekşe kokularının, baharın geleceğine inanmışlardı.

Ne asker anası, ne polis anası ne de militan anası artık ağlamayacak, halk arasında kin, düşmanlık tohumları ekilmeyecek, geçmişe sünger çekilecek, geleceğe umutla bakacak, hep birlikte barışı inşa edecektik.

Zat-i aliniz; Ağustos 2005’deki Diyarbakır ziyaretinizde; Başbakan sıfatıyla ilk kez resmi olarak “Kürt sorununu tanıyorum ve ancak ben çözerim” dediniz. Bu taahhüdünüz halktaki beklentiyi daha da yükseltti.

Başlattığınız “Demokratik Açılım” ve sonrasında “Barış Süreci” ni de ülkenin tamamında destek buldunuz. Nitekim “Akil İnsanlar Grubunun” her bölgede ayrı ayrı hazırladığı raporlar, bunu ortaya koyuyordu. Bu açılımlarınızdan ötürü yüzde 34’ten yüzde 50’lere varan destekleri aldınız.

Ama her ne olduysa barış süreci bozuldu, kan akmaya, analar ağlamaya, acılar da yaşanmaya devam etti. Barış sürecini bozan taraf HDP ve PKK’nın olduğunu söylüyorsunuz, HDP ve PKK da sizin bozduğunuzu söylüyor. Millet olarak perde arkasında ne oldu, ne konuşuldu, bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz; tekrar başa döndüğümüzdür.

Güvenlikçi politika bütün şiddetiyle uygulanıyor. MHP’nin bütün talepleri harfiyen yerine getiriliyor. Süleyman Soylu, her gün şu kadar PKK’yı öldürdük, geberttik, yok ettik gibi eski rejimin cümlelerini kurmaya devam ediyor. Kürt siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar kodese atılmaya, kendine Kürdüm diyen Kürtler fişlenmeye devam ediliyor.

Kırk yıldır Hükümetler “son terörist yok edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz” diyorlar. Ama hiçbir zaman o son terörist gelmedi, bu güvenlikçi politikayla da asla gelmeyecek.

Sn. Cumhurbaşkanım;

Tarihe altın harflerle girmek istiyorsanız, Tarihin Anahtarı, çözümün iradesi sizin elinizde, hâlâ da çok geç değil. Doğudaki ve Batıdaki anaların, dökülen kanlı gözyaşların sona erdirilmesi de sizin elinizdedir.

Daha fazla acılar yaşanmadan tekrar bir barış süreci gibi bir süreci başlatmanızı, genel af ilan edip KHK’lıları da iade ederek, toplumsal barışı ve adaleti sağlamanızı bir yurttaş olarak talep ediyorum.

Haziran 2018 seçimlerinde Diyarbakır’da “hiçbir Kürt kardeşimiz Kürtlüğünden dolayı mağdur edilmiyor, edilen varsa bana ulaşsınlar” demiştiniz, kazandığım ama fişlenmemden ötürü atanmadığım TRT World’e atanıp mağduriyetimin giderilmesi için özel kaleminize kadar ulaştım, durumu arz ettim ama bir sonuç alamadım. Bireysel anlamda bu sorunumun da çözülmesini talep ediyorum. Saygılarımla…

 

 

 

 

 

 

 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —