Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün, Diyarbakır ve Bölgenin Yeni Nesil Dijital Medyası yirmibirtv'de Ankara Temsilcimiz Cüneyt Alphan'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün, Diyarbakır ve Bölgenin Yeni Nesil Dijital Medyası yirmibirtv'de Ankara Temsilcimiz Cüneyt Alphan'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün, Gazeteci Cüneyt Alphan'ın ; 6'lı Masa'nın hazırladığı Ana Yasa Taslağı ve taslakta Kürt sorununun çözümüne dair maddenin olmamasına eleştiriler, Fransa'da Kürtlere yönelik saldırıları ve Ak Parti'deki gerilemeye dair birçok soruyu yanıtladı.
Fransa'da Kürtlere yapılan saldırı
Feramuz Üstün; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun da taziye mesajını yayınladığını hatırlatarak, kendisinin de vefat edenlere rahmet dilediğini belirterek şu tespitlere dikkat çekti.
Batılı devletler insan haklarını sadece kendi ülkeleri için ister
Üstün; “Saldırgan, saldırıya uğrayanların, Asyalı oldukları, Müslüman oldukları ve Fransız olmadıkları için bu cinayeti işlemiştir. Orada üzüldüğüm; gösterilerde Türkiye aleyhine sloganların atılması. Dünyanın pek çok yerinde Müslümanlar öldürülürken Fransa ve Batılı emperyalistlerin desteklerinin olduğu biliniyor. Çıkarı olmadan Türkü veya Kürdü sevmeleri söz konusu değildir.
Batılı devletler, Müslüman ülkeleri düşünmezler, insan haklarını da sadece kendi ülkeleri, kendi insanları için isterler. Suriye’yi, Irak’ı Afganistan’ı kana bulayan onlar, insan haklarından söz eden de yine onlar” dedi
İslam dünyasının bir öz eleştiriye ihtiyacı yok mu ve geçen günlerde Diyanet İşleri Başkanının “batının ilmi, bize zarar verir” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
“İslam dünyasının özeleştiriye ihtiyacı var. Diyanet İşleri Başkanı, Batı’nın ilmi bize zarar verir dedi ancak zırhlı Mercedes'e binip gitti.Düşünün, ‘Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır’ deyip, arkasından haşa Allah’a güvenmeyip zırhlı Mercedes'e binmek, bir Diyanet İşleri Başkanının yapmaması gereken bir harekettir. İslam devletlerinin en mutlu olduğu dönemler, Osmanlı ve Selçuklu devletleri dönemidir”
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün; isim vermeden Erdoğan ve diğer İslam devletlerini kastederek şu çarpıcı ifadeyi kullandı.
“Batılıların eline koz veren bir sürü devlet yöneticileri yüzünden İslam devletleri rehin durumuna düşüyor. Liderlerin şahsi hırsları yüzünden, Batının eline verdikleri şahsi kozlarından dolayı milletlerini de rehin ediyorlar kendileri üzerinden. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir demokratik sistem oluşturmaya çalışıyoruz.
Peygamberin hadislerine, Allah’ın ayetlerine dahi uymayıp Hz. Ömer gibi konuşup Turist Ömer gibi yaşıyoruz” dedi.
Devletin Düşmanlığı Dönemliktir…
Kürt sorununun çözümüyle ilgili Üstün; “bu ülkede sadece Kürtlere zulüm ve haksızlık yapılmadığını, bu devlet, zaman zaman ülkücüleri, zaman zaman Kürtleri, zaman zaman Alevileri düşman bilip ezmiştir” dedi.
Bir Buçuk Milyon İnsan Terörist Olamaz…
KHK’yla ihraç edilen ve mağdur edilen yüz binlerce insanın dramıyla ilgili Feramuz Üstün; 1,5 milyon insana düşman, terörist muamelesini yapıp bu milletin çoluğunu, çocuğunu bu devletten, bu milletten soğutmanın anlamının olmadığını ifade ederek; Anadolu kentlerini gezdiğinde karşılaştığı şu tespitleri paylaştı:
“Anadolu’da gezerken Fetö borsasından söz ediyorlar. Anadolu’dan gelmiş, gariban, yoksul bir çocuk yurtta kalmış, buna da terörist muamelesini yapıp çoluğuna çocuğuna zulüm etmenin bir mantığı yoktur. Dönem dönem devlet yumruklayacağı bir kitleyi seçiyor ve kimseye de huzur bırakmıyor.
Altılı masanın en güzel tarafı budur, toplumun her kesimini bir araya getirip kardeşim hepimiz bu ülkenin sahibiyiz. Herkesin de eşit hissesi var. Kimsede altın hisse yoktur, kimse kimseye de abilik, ekâbirlik yapmasın. Patronluk yapmasın diyoruz” dedi.
Altılı Masayı Kuran Davutoğlu’dur…
Altılı masanın ilk fikrini ortaya atan, kurulmasını sağlayan Davutoğlu olduğunu, Davutoğlu’nun kendi prensipleri doğrultusunda hareket eden bir insan olduğunu belirten Üstün şu noktaların altını çizdi:
“Eğer Sn. Davutoğlu, kendi prensiplerine bağlı biri olmasaydı, başbakanlık yapmaya devam edecekti. Biz de yapmazdık, iktidarın nimetleri sonuna kadar bize açıktı. Sn. Davutoğlu’nun ne Sn. Kılıçdaroğlu’yla ne de hiç kimseyle bir problemi olamaz. Bir sistem kurup o sisteme güvenmek zorundayız. Davutoğlu diyor ki; ‘yıllarca en çok güvendiğim Tayyip Erdoğan’dı. Yıllarca çocukluk arkadaşım, onun ne hale geldiğini gördükten sonra ben kardeşime dahi güven.’ Net olarak ben Sn. Davutoğlu’nun Sn. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkacağını düşünmüyorum.Şahsen ben, bilimsel ve rasyonel anketlerle birinci turda açık ara kazanacak/ alacak kimse, onu seçip ortaya konulması lazım. Sn. Kılıçdaroğlu’nun verdiği mücadeleyi Sn. Davutoğlu’nun çok takdir ettiğini biliyorum. Şu anda aşağıda altta (Gelecek Partisi’nde) partinin genel başkan yardımcıları hazırlık yapıyorlar. İki aydır çalışıyorlar. Seçim beyannamesi, seçim bildirgesi, seçim vaatleri hazırlanıyor. Masada kalkanın millet saçını başını yolar…” dedi.
Cumhurbaşkanını Meclis Seçsin Dedik…
Altılı masa tarafından hazırlanan ve eleştirilere konu olan Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili soruya "Bütün eleştirilere saygılı olduklarını, zaten eleştirilerin yapılması için bu taslağı hazırladıklarını, bu taslağın nihai ve kesin bir taslak olmadığını belirterek şunları söyledi: “Partinin hukukçularından Serap Hocanın (Yazıcı) hazırladığı Parlamenter Sistemle ilgili Anayasa taslağında, Gelecek Partisinin önerisinde, Cumhurbaşkanının temsili olması ve Meclisin seçmesi lazım dedik. Bizim önerimiz buydu. Ancak masada şu kanaatlere varıldı, iktidar cenahı bunu kullanırlar, millettin verdiği milletten aldılar şeklinde algı yaparlar diye bu madde korundu. İleride bu tartışılacak, bu kesinleşmiş bir anayasa taslağı değil. Şahsen bu tepki bana da mantıklı geldi ve kullanırlar” dedi.
Anayasa Taslağında Kürtler Neden Yok?
Anayasa Taslağında Kürtlerin olmadığı eleştirisiyle ilgili Üstün şunu ifade etti.
“Anayasa da, Kürt meselesi, Türk meselesi, Çerkez meselesinin yazılmasını doğru bulmam. İnsan meselesini dediğiniz zaman hepimizi kapsıyor. Evrensel insan hakları çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Buna odaklanmak gerekir. Halkımızın tamamı huzur istiyor, bizi bize bırakın, bize insan muamelesini yapın, yeter diyor. Beraber siyaset yaptığımız rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu; “biz aynı kilimin desenleriz” derdi.
AK Parti iktidarına yakın hiçbir Kürdün sorunu yok!
Kendine Kürdüm diyenlerin fişlenip kamudan ve yönetime ortak olmaktan mahrum edildiğini, yasada yazıldığı gibi kanun eşit eşit olmadıklarını, bölgede ağır insan hakları ihlalleri yaşandığını, bunun için ne düşünüyorsunuz ?
Sorum üzerine Feramüz Üstün şu tespitleri yaptı.
“Fişleme, bazen Kürdü fişleyen Kürdün kendisi oluyor. Çünkü o an elinde yetki bulunduruyor ya, fişlemesi lazım birilerini… PKK ne kadar hainlik yaparsa yapsın Tayyip Erdoğan bunu (Kürt sorununu) çözebilirdi. Şehrin ortasında hendek kuran ve buna müdahale etmeyen devlet, devlet değildir. Onu yapmayan Başbakan görevi ihmalden suçlanması lazımdır. Orada mahkeme kurdular, insanları alıp götürdüler. Sorguladılar. Devlet gereğini yapmadığı için o günler yaşadı” dedi. Burada bir parantez şu noktada Sn. Üstün’e katıldığımı da hakkını vererek belirtmem lazım. Kürdün, Kürdü fişlemesini bizzat kendim yaşadım. 28 Şubat sürecinde beni fişleyen askerlerdi ancak TRT Kürdi de çalışırken beni fişleyen ve son günlerde sosyal medyada devrimci takılan, hırsızlıktan görevinden alınan dönemin TRT Kürdi Koordinatörü Elazığlı Mustafa Ekici’ydi. Evet, maalesef, bir Kürdün, başka bir Kürdü “Kürtçlük”ten fişlendiğine şahit oldum.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Başından Beri Karşıydık!
Rejimin değişmesiyle ülkenin geldiği durumla ilgili bir özeleştiriye ihtiyaç duyuyor musunuz? Sorum üzerine Üstün şöyle dedi:
“Ben evvelden beri referanduma karşıydım. Sayın Davutoğlu da karşıydı. 15 Temmuz da psikolojik baskı vardı. Kimsenin çıkıp da açıkta meydan okuma şansı yoktu. Herkesi “fetöclükle” suçluyorlardı. O günde Ahmet Davutoğlu bir haysiyet mücadelesini verdi. İmar yasası, yolsuzluklar vs. Hepimiz çekiniyorduk, ama o cesaretle mücadele ediyordu. Sert ve kararlı olduğu için başbakanlıktan görevinden alındı. 17/25 Aralık operasyonu sırasında da kimse Davutoğlu’na sahip çıkmadı. Bir tek o bakanlar yüce divana gitsin dedi. Suriye’ye girme talimatını direk veren Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisidir. Emevi camisi Tayyip Erdoğan’ın kendi lafıdır ama Davutoğlu’na mal edildi. Erdoğan bu partiyi millet kurdu, biz sadece tabelasını astık dedi. O zaman güzel bir sözdü. Ak Parti güzel şeyler de yaptı. Demokratik ve ekonomi açısından da güzel işler de yapıldı. 2009’da referandumdan sonra hukuk el değişti. İstişare bitti talimatlarla iş görülmeye başlandı. Bir zaman sonra istişare kültürünü kaybedip sadece kâğıtlarla talimatlar verilmeye başlandı. Sadece itaat kültürü oluşturuldu” dedi.
Davutoğlu Nasıl Başbakan Oldu?
17/25 Aralık operasyonundan sonra Ak Parti’nin sürekli yolsuzluklarla gündeme geldiğini, Erdoğan’ın seçime kadar süreci idare edecek temiz, kirlenmemiş birine ihtiyaç duyduğunu, o kişinin de Davutoğlu olduğu için başbakan yapıldığını ilerin süren Üstün:
“Erdoğan, Davutoğlu’na ‘güçlü başbakan, güçlü cumhurbaşkanı olacak’ demiş. Sn. Davutoğlu başbakan yapıldı. Seçime giderken çok fazla hırsızlık, yolsuzlukla parti anılmasın diye başbakan yapıldı yoksa başından beri Binali Yıldırım düşünülüyordu” dedi.